Haber

MSKÜ’lü Öğretim Üyesi Aksoy, Marmaris Depremini Değerlendirdi

Son Güncelleme : 04.06.2025 14:00
MSKÜ Öğretim Üyesi Dr. Murat Ersen Aksoy, Muğla'nın Marmaris ilçesi açıklarında meydana gelen deprem sonrası bazı açıklamalarda bulundu. Dr. Aksoy, meydana gelen depremin bölgenin olağan sismik aktivitesiyle uyumlu bir deprem olduğunu ifade etti.

02 Haziran 2025 tarihinde saat 23:17’de Muğla’nın Marmaris ilçesi açıklarında, Akdeniz’in derinliklerinde 5.8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.

Bu deprem Muğla ve çevrelerinde endişeye sebep olurken, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Murat Ersen Aksoy gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Dr. Murat Ersen Aksoy, şu ifadeleri kullandı:

“Derinliği yaklaşık 69 km olan bu sarsıntı, başta Muğla olmak üzere Ege ve Akdeniz kıyılarına kadar geniş bir alanda hissedildiği için endişeye sebep oldu. Depremde açığa çıkan enerji gözetilecek olursa ancak orta şiddetli veya kuvvetli bir deprem olarak tanımlanabilir. Meydana gelen deprem bölgenin olağan sismik aktivitesiyle uyumlu bir depremdir. Bu depremin öncü bir sarsıntı olarak tanımlanmasını gerektirecek bilgi mevcut değildir. Önemli olan kentlerimizi depreme dirençli hale getirmektir. Bunun için süreklilik arz eden eylem planları ortaya koyulmalıdır. Hem yapı stoğu hem toplum güçlendirilmelidir. Orta şiddetteki bir sarsıntı yer yer telaşa sebep olmuştur. Göreceli olarak küçük sayılabilecek bu depremde panik nedeniyle bir genç insanın vefat etmesi oldukça üzücüdür. Toplumun bilinçlendirilmesi ve deprem dirençli hale getirilmesi için daha fazla çaba harcanması gerektiğini bu deprem göstermiştir.”

Öte yandan Öğretim Üyesi Dr. Murat Ersen Aksoy’a deprem hakkında merak edilen soruları yönelttik. Dr. Aksoy ile röportajımız şu şekilde:

Deprem nasıl oluştu?
Depremin derinliği ve moment tensör çözümleri, depremin büyük olasılıkla dalma-batma zonunun iç kısmında, sıkışmalı bir kırılma olduğunu gösteriyor. Bu tür depremler, Anadolu levhası ile Afrika levhası arasındaki sıkışma ve dalma-batma hareketlerinden kaynaklanır. Afrika levhası yavaş yavaş kuzeye doğru ilerlerken ittiği Akdeniz tabanı Yunanistan, Ege denizi, Kıbrıs ve Anadolu’nun altına doğru dalar. Güney Ege denizinde görülen depremler bu kuvvetlerin etkisiyle meydana gelir. Bu deprem yerkabuğu içinde meydana gelen ve yüzeye yakın olmayan bir ters/bindirme faylanmasına işaret eder.
Sismoloji ajanslarının gerçekleştirdiği deprem çözümlemesine göre bu depremde ters faylanma (sıkışmalı) ve hafif yanal hareket meydana gelmiştir. Ajanslar arası çözümlemeler uyumludur.

Benzer bir deprem tekrar olur mu?
Evet, bu bölge tarihsel ve aletsel dönemde sık sık Mw 6.0-7.5 arası depremler üretmiştir. Zaten Güney Ege denizi dünyanın sismik olarak dünyanın en aktif bölgelerindendir, burada belli aralıklarla benzer sarsıntıların olması olağandır. Özellikle Ege yayı, Rhodos Transform Fayı, Gökova Grabeni Fay zonu ve Plini-Strabo çukuru gibi deniz içi faylar, bölgede tekrarlanan yıkıcı depremlerin kaynağıdır. Ancak Marmaris açıklarındaki bu tür derin odaklı depremler genellikle yüzeyde sınırlı hasar yaratır.

Muğla nasıl etkilenir?
Muğla kıyıları hem karasal hem deniz içi aktif faylara yakın konumdadır Marmaris, Fethiye, Datça gibi kıyı ilçeleri, deniz içi depremlerden dolaylı ama güçlü şekilde etkilenebilir. Zayıf zeminler, yüksek binalar ve yapı kalitesi bu etkiyi artırır. Ayrıca tsunami riski de bölgesel olarak vardır.
Muğla ve çevresi, Afrika ve Avrasya levhalarının etkileşim bölgesinde yer almakta olup, bu durum bölgeyi yüksek sismik aktiviteye sahip kılmaktadır. Bölgedeki tektonik yapı ve geçmiş sismik aktiviteler göz önüne alındığında, benzer büyüklükte depremlerin tekrarlanma olasılığı bulunmaktadır. Ancak, bu tür derin odaklı depremler genellikle daha az yıkıcı olmakta ve artçı sarsıntılar sınırlı sayıda ve düşük magnitüdlü olmaktadır. Bölge faylarının genel davranışı bu olsa da tarihsel kaynaklar Muğla ve çevresinde yıkıcı nitelikte daha büyük depremlerin meydana geldiğini göstermektedir. Bölgede yaygın fay türü normal faylardır. Bunlar sıkışmanın tersine genişlemeli kuvvetler altında gelişir ve daha sığ derinliklerde (5-10 km) depremlere sebep olmaktadır. Bu depremlerin genel olarak 7.0-7.2 büyüklüğünü aşmaması beklenir. Ancak sabah ki deprem gibi Ege yay sistemi üzerindeki sıkışmalı depremlerin büyüklüklerinin daha yüksek olması muhtemeldir.

 Ne gibi önlemler alınmalı?
  • Kara ve denizde Paleosismoloji çalışmaları artırılmalı; özellikle deniz tabanındaki eski depremler araştırılmalıdır.
  • Deniz içi aktif faylar, ne yazık ki halen MTA’nın Türkiye Diri Fay Haritası’nda yer almamaktadır. Bu ciddi bir bilimsel ve kurumsal eksikliktir.
  • Kıyı kentlerinde yapı stoku güçlendirilmeli, afet eğitimleri ve tahliye planları yaygınlaştırılmalıdır.
  • Bilimsel araştırma çerçevesinde:
    • Kara ve deniz içi faylarının deprem tehlike tanımlarının kapsamlı şekilde ortaya konması. Kara ve denizde Paleosismoloji çalışmaları artırılmalı; özellikle deniz tabanındaki eski depremler araştırılmalıdır.
    • Deniz içi aktif faylar, ne yazık ki halen MTA’nın Türkiye Diri Fay Haritası’nda yer almamaktadır. Bu önemli bir bilimsel eksikliktir.
    • Bölgedeki sismometre sayılarının arttırılmasıyla daha kuvvetli bir sismik ağın oluşturulması ve depremlerin yerel bir ağda da izlenmesi.
    • Üniversite–belediye–AFAD iş birliğiyle senaryo tabanlı risk analizleri yapılmalıdır.
  • Dirençli kent ve toplum oluşturulması çerçevesinde:
    • Kentsel dönüşüm süreci sadece karadaki aktif faylara değil, açık deniz kaynaklı depremlere karşı da hazırlanmalıdır.
    • Yapı Güvenliği: Bölgedeki binaların deprem yönetmeliklerine uygunluğu denetlenmeli ve gerekli güçlendirme çalışmaları yapılmalıdır.
    • Acil Durum Planları: Yerel yönetimler ve kurumlar, acil durum eylem planlarını güncellemeli ve halkı bu planlar konusunda bilgilendirmelidir. Muğla’da devam etmekte olan IRAP faaliyetleri bu yönde gerçekleştirilen olumlu adımlardır
    • Eğitim ve Farkındalık: Halkın deprem bilinci artırılmalı, özellikle okullarda ve kamu kurumlarında düzenli tatbikatlar yapılmalıdır.
İklim değişikliği veya diğer çevresel faktörlerin deprem aktiviteleri üzerinde bir etkisi olabilir mi?
Hayır. İklim değişikliğinin tektonik kökenli depremler üzerinde doğrudan bir etkisi yoktur. Günümüz iklim veya meteorolojik değişimler yerkabuğunu etkileyecek boyutta değildir. Buzul çağları gibi ekstrem dönemlerde görülen yaygın buzulların ortadan kalkmasıyla deprem aktivitesinde değişimlerin gerçekleşmiş olabileceği bilim camiasının tartışılan bir tektonik-iklim etkileşimidir. Günümüzde ancak yeraltı suyu çekimi, baraj dolulukları gibi insan faaliyetleri mikro-sismisiteye ve bazen orta büyüklükte (4’ten küçük) depremlere yol açabilmektedir.

En çok yanlış bilinen şey nedir?
  • “Bu deprem büyük depremin habercisi mi?” gibi ifadeler bilimsel olarak belirsizdir. Öngörü yapılması mümkün değildir. Öncü depremler ancak ana şok gerçekleştikten sonra tanımlanabilmektedir.
  • "Depremler önceden tahmin edilebilir": Mevcut bilimsel yöntemlerle depremlerin kesin zamanı ve yeri önceden tahmin edilememektedir.
  • "Küçük depremler büyük depremleri engeller": Küçük depremler, büyük depremlerin enerjisini boşaltmaz; bu nedenle büyük depremler önlenemez.
  • “Depremin merkez üssü burada değil, başka yerde hissedildi” veya “deprem çok şiddetliydi, büyüklüğü düşük açıklandı” şeklindeki ifadeler; zemin büyütmesi ve yapı özellikleri nedeniyle sıkça yapılan yanlış yorumlardır.
  • “Denizden gelen her deprem tsunami yaratır” inanışı da doğru değildir. Bu depremin tsunami oluşturma potansiyeli yoktu, çünkü çok derinde ve orta büyüklükte bir depremdi.
  • “Deprem büyüklüğü ile şiddeti aynı şeydir": Hayır, büyüklük (Mw), depremin yer kabuğunda açığa çıkardığı enerji miktarıdır ve tek bir sayıdır; şiddet ise depremin yüzeyde insanlar, yapılar ve çevre üzerindeki etkisini gösterir ve her yerde farklı olabilir. Aynı büyüklükteki bir deprem, farklı yerlerde farklı şiddette hissedilebilir.
Üniversite olarak Muğla’da olası bir depremle ilgili ne tür çalışmalarımız var?
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi olarak, bölgedeki sismik riskleri azaltmaya yönelik çeşitli araştırma ve projeler yürütmekteyiz:
  • 2019’da tamamlanan bir proje kapsamında Muğla fayını haritaladık ve açtığımız hendeklerde fayın aktif olduğunu ve yüzey kırığı yaratabilecek büyüklükte deprem ürettiğini jeolojik kayıtta gözlemledik.
  • Üç bakanlığın iş birliği ve 14 üniversitenin yürütücülüğünde devam eden ulusal çaplı “Türkiye Diri Faylarının Paleosismolojik Özelliklerinin Belirlenmesi” projesinde Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği bölümü de yer almaktadır. Öğr. Üy. Dr. M. Ersen Aksoy’un yürütücü ve Araş. Gör. Esra Çetin-Kasa ile Dr. Öğr. Gör. Özlem Yılmaz-Aksoy’Un araştırıcı olarak yer aldığı proje kapsamında Denizli Beyağaç fayı, Muğla fayı ve Yatağan fayının deprem tehlikesi araştırılmaktadır.
  • Yerel halkın deprem bilincini artırmaya yönelik seminerler ve eğitim programları düzenlenmektedir.
 
Basın, Halkla İlişkiler ve Protokol Müdürlüğü Tarih : 04.06.2025 14:00
Okunma Sayısı : 242